31.01.2007

CHEESECAKE YAPTIM;)

Bu ilk denemem.Bu konuda ki duayenlerin yanında boynum kıldan ince;)Bir kusurumuz varsa da affola;)Benim Alman Cheesecake'im de işte böyle oldu;biz çok sevdik.Cedrıc ve Alaın Delon bile bayıldı tadına.Son kalan dilimin tabakta ki salınışı işte bu şekildeydi ve de az kalsın fotoğraflayamayacaktım:(
Tarifin orjinali sevgili Ayşem'den.Kendisi çok da güzel resmetmiş:)Sadece kalıbımı orjinalinden hariç 26 cm.kelepçeli kullandım.Taban malzemelerinde 50gr.kadar fazla margarin kullanarak ölçüyü kendimce arttırdım.İlk deneme için bana göre iyiydi ama üst malzemelerini de arttırmalı mıydım bilemedim.Çünkü yoğurtlu harç 22cm'e göre olmasına rağmen benim 26cm.lik kalıbı sıfırlamıştı.Taşacak diye korktum ama pişince de kenarı yüksekce kaldı biraz.Bu konuda deneyimli olanlar beni aydınlatırlar mı?;)))Bu yaşadığım bir problem mi mesela?Yoksa cheesecake bu formda da olabilir mi?Kamiş sen de bir ses ver?Tulosh sen de bilirsin bu işleri;)

SİRKELİ KURABİYE

Malzemeleri:
*Yarım paket margarin(oda ısısında)
*1 çay bardağı sıvı yağ
*1/2 çay bardağı sirke
*1/2 çay bardağı su
*1 yumurtanın sarısı
*1 tatlı kaşığı tuz
*1 pk.kabartma tozu
*Aldığı kadar un
Üzerine :
*1 yumurta akı
*Susam
-----------
-Tüm malzemeler karıştırılıp,yoğrulur.Elden kopacak kıvamda bir hamur yapılır.
-Unlanmış zeminde hamur 3-5 mm.kalınlığında açılır.Kalıplarla kesilir.
-Kurabiyelerin üzerine yumurta akı sürülüp,susam serpilir.
-180 derecelik ısıtılmış fırında üzeri çok fazla kızartmadan pişirilir.

HAMİŞ:Annemin sürekli elinin altında olan bu tarifi onun defterinden yazıyorum şimdi.Anne pek bir hoş yazmışsın:)Decoder gibi hissettim bir an kendi mi?Çok yaşa e mi?

30.01.2007

AAAA NE GÜZEL!!!! MİMLENMİŞİM;)))

Bloglar aleminde yeni bir oyun var şimdi;) Mimlenmek...Kendinizi anlatmanızı istiyorlar,diliniz döndüğünce,becerebildiğiniz kadar...Beni de San Diego'dan Tuba mimlemiş;)Pek sevindim.Mimlenmek önemsenmekmiş bir nevi...Oysa rajona göre mim belledim seni,kork benden gibi tehditvari birşeyler de içerir.Ya da ben öyle sanıyor mim kelimesini hep bu tarafından algılıyordum,ta birkaç güne kadar.Yani sözün özü bundan sonra biri size ''Seni mimledim,kendine dikkat et''falan derse sakın ola ki pabuç bırakmayın;)O beni çoook önemsiyor,pek de dikkate alıyor bakar mısınız diye diye içten içe kurulabilirsiniz.Benden demesi:D
Ben de boş durmadım bu arada kendi çapımda minicik bir araştırma yapıp ''Mim''ne demek araştırdım.TDK'na göre mim'in birkaç anlamı var.
mim (I) isim Arapça m³m
1 . Arap alfabesinin yirmi dördüncü harfinin adı.
2 . eskimiş Biten bir yazının altına konulan işaret.
mim (II) isim, tiyatro Fransızca mime
1 . Eski Yunan ve Roma'da yaşamı, töreleri taklit amacı güden komedi türü.
2 . Bir oyuncunun herhangi bir davranış veya duyguyu yüz ve vücut hareketleriyle anlattığı komedi türü.
(mim koymak )Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
1 . unutulmaması için işaret koymak.
2 . önemli bularak üstünde ısrarla durmak: "Bu lafıma mim koy dedi Sabri Bey."- A. İlhan.
3 . Bu türü gerçekleştiren sanatçı.

Dünyanın en zoru ve en tarif edilemeyeni insandır.Ömrünüzün hiçbir evresi sizi tam ifade edemez.Bir sorun bakiimm kendinize dünkü sizle bugünkü siz arasında hiç fark yok mu?Ve ben eskiden şöyleydim diye başlayan cümleleriniz hiç olmadı mı mesela.Ama bu denli detaya takılmadan ve işin felsefesine pek de girmeden(Çünkü sıyırmak istemem;)içime doğru kısa bir yolculuk yapmaya şu saat itibariyle hazırım.Biliyorum ki,biraz daha gecikirsem Tuba beni asla affetmeyecek:)

*İnce telli ama küçücükken sapsarı sonraları kumrala dönmüş saçlarım vardır benim.İlkokula giderken çok koşmaktan,terlemekten saçlarım yapış yapış olur ama yapışık saçlar da kendi aralarında mutasyona uğrayarak şu an ki moda tabirle hacim kaybederek:) arkadaşlarımın alay konusu olurdu.Özellikle bir iki gıcık çocuk vardı sınıfta''Hülya'nın saçlarıııı Anıtkabir gibiiii''diye diye avaz avaz bağırırlardı.Anıtkabir'in cephesini gözünüzün önüne getirin ne demek istediğimi anlarsınız.Şu an da inanılmaz gülüyorum.Ne kadar masum bir alaymış;)
*Teferruatçıyım galiba.Evde çocuklarım istemeden okul malzemelerini stoklarım,oğlanların ve babalarının ruhu bile duymaz.Sadece ''O var mıııı?Bu nerede?''diye başlayan cümleler kurarlar genelde.Bazen bu durum beni çok gerer ve ben niye böyleyim ki diye kızarım kendime?Yine böyle bir sorgu da annemle karşıkarşıya geliverdim ilkokuldayım.23 Nisan sabahı.Bandodayım.Sabah giyindim ama o da ne?Miğferimin yan tarafında ki bayrak kopmuş.Ev de de uhu yok.Uhuyu geçtim yapıştıracak hiçbirşey yok.Nasıl ağlıyorum ama.Hemen annemin birşeyleri karıştırıp bayrağı miğfere yapıştırdığını hatırlarım.Beni gönül rahatlığıyla bayrama yolladığını bilirim.Yıllar sonra öğrendim ki,bayrağı yapıştıran sihirli iksir un ve su bulamacından başkası değilmiş:)Annemin o sorunları hemencecik hallediveren yanı şimdi bende.O gün beni öyle rahatlatmış olmalı ki o tavrı şu an ki duruşumun sebebini o güne bağlarım,çocuklarım da benim yaşadığım o çocukca sıkıntıyı yaşamasınlar diye çabalarım... Sanki uhu mu yok memlekette:)Olsun iş o değil işte...
*Hep girişken bir çocuktum.Bir arkadaşım hatıra defeterime''Azimli ve girgin oluşun...''diye başlayan yazı yazmıştı.O beni çok iyi anlatan 4 kelimedir;)Öyle yokluk,sıkıntı beni pek etkilemezdi.Ben yine bıcır bıcır,hareketli ve konuşkan olurdum.Aslında iflah olmaz bir melankolik yanım da yok değildir hani.Şimdi ki çocukların psikolojik bunalımlarını bu yüzden anlamakta zorlanabiliyorum bazen.Yani biz hiç mi bunalmadık.Terapimi kendi içimde hallederim;)
*Evleneceğim insan acaba hangi şehirde diye çok düşümüşümdür.Ama asla kendi şehrimi değil.Yani hep bir uzaklık vardı ruhumda.Eşim bana epey uzak bir yerden ve kesinlikle bir aşk evliliği bizimkisi.Kuşadası'nın da hayatımda ki önemi çok fazladır.
*Benim hayatım asla hazır düzen üzerine olmamalı diye düşünürdüm yetişip gelirken ve bu konuda epey de tartışmalarım omuştur arkadaşlarımla.Hakikaten hayat bana öyle de bir zemin hazırladı.İyi mi oldu?Çoğu kez evet...Ama bazen yorulduğum vakitlerde olmuyor değil.Özellikle haketmediğimi düşündüğüm insanların sonsuz rahatlıklar içerisindeki pervasız ve mutsuz hallerini görünce sinir oluyordum ama onu da yendim.Hiç sinir olmuyorum onlara ve kimin neyi,niçin ve nasıl hakettiğinin hesabını sormak bize düşmezmiş bunu 30'lu yaşlarımda öğrendim.
*Gerçekten iyi bir öğrenciyken ve deli gibi edebiyat öğretmeni olmak isterken 424 sözelle 17 yıl öncesi açıkta kalmış bir ÖSS mağduruyum:( Hiç aklımda olmayan bir işe giriştim bu yüzden ve hayatım çok değişti.Aslında pişman değilim ama Turizm-Otelcilik'i 1.likle bile bitirmiş olmama rağmen hayat sizi öyle bir savuruyor ki,elinizde hiç birşey gelmiyor:(Birçok şey boğazınıza diziliyor.Hala okulumdan gelecek okutmanlık kadrosu bekliyorum;)))Bana öyle demişti hocalarım:(Şimdi mi? İşletme son sınıftayım.
*Beni yoran insanlara nezaketen katlanırdım.Artık öyle değilim.Yarın ölüverecekmişim ve hala yapacak çok işim varmış gibi koşturuyorum.Buna 35 yaş sendromu diyelim olsun bitsin...
*İyi bir okurum.Okumayı yeni söktüğümde yolda gazete görünce etrafında dönüp okuduğumu bilirim.Hala da okurum.Kalemimin güçlü olduğunu söylerler ama ben ne vakit hayranlıkla okuduğum biriyle karşılaşsam ürker ve haddimi bilirim.Oysa lise arkadaşlarım hala benden bir kitap bekler;)
*Çocuklarıma sorarım.Ben nasıl bir anneyim oğlum diye.İyi derler.Yok öğle değil ben ne yapınca kızıyorsunuz deyince,ikisi de koro halinde ''Bağırıncaaaa''diye cevap veriyorlar.Kendimi düzeltmeye çalışıyorum.
*Vicdanlı ama fevri;adaletli ama sinirli;coşkulu ama melankolik;(Şimdi eşim diyor ki)ukalasın ama akıllı;evine düşkün ama kılı kırk yaran;dediklerin çıkar ama garanticisin de ondan;mantıklı ama karışan;girdiği ortama ayak uyduran ama acaip savunmaya geçen;kültürlü ve sürprizci.Sezen Aksu hastası...Biriymişim ben...

Ben de kendileri de uygun görürlerse efendim en başından beri yanımda olan AYNUR ve YELDA'yı;LİA'yı,yeni tanıştığım ZERRİN'i,KAMİŞ'i,SEDA'yi mimliyorum.Şayet mimlenmedilerse tabii ki;)))

ANNA'NIN KURABİYELERİ:)

Tarif Mine'den...Bu adını değiştirmeye asla kıyamadığım kurabiyeleri zevkle yapıyorum.Anna'yı her ne kadar tanımasam da hayatımda epey bir yeri var.)Ve kurabiyeler asla kakaolu kurabiye diye geçiştirilemeyecek kadar leziz...
Not almak isterseniz lütfen siz de Anna'nın Kurabiyeleri diye yazın...Öbür türlüsü haksızlık olur;)


29.01.2007

DOĞUMGÜNÜ PASTASI....VE BÜYÜK ÖZÜR:(

Pastasını yapacağım kişinin özelliklerini bilmeden biraz inşallah beğenir temennileri ile yapılmış bir pastadır Hediye paketli pasta.Bir erkeğe çok cafcaflı birşey yapılamayacağı için sade birşey yapmayı istedim ama yine de bir iki renkle oynamadan da edemedim;)
Pandispanya Malzemeleri:
*6 yumurta
*20 kaşık şeker
*20 kaşık un(Kaşık tepeleme değil)
*2 pk.vanilya
*2 pk.k.tozu
*2 pk.kakao(50 gr)
Kreması için:
*3 su bardağı süt
*1/2 su bardağı nişasta
*1 su bardağı toz şeker
*2 yemek kaşığı un
*2 yumurta
*1pk.vanilya
*3 yemek kaşığı labne peyniri
Pandispanyayı ıslatmak için:1 su bardağı süt
Pastayı kaplamak için:750 gr.beyaz şeker hamuru,istenilen renklerde gıda boyaları
Pastanın ara katı için:1 su bardağı kavrulmuş ceviz
---------------------
-Pandispanya için yumurta,şeker ve vanilya,yumurtaların rengi iyice açılana kadar çırpılır.
-Un,kabartma tozu,kakao elenerek yumurtalı karışıma eklenir.
-Tabanına yağlı kağıt serilmiş 26 cm.'lik kelepçeli kalıba hamur dökülür.
-Önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında pişirili 35-40 dk pişirilir.Kürdan testi yapılarak fırından alınır.
-Fırın ızgarasının üzerine pandispanya ters çevrilerek soğutulur.
***Birgün öncesinden pandispanyayı pişiremediğimden,katlarına ayırmak için keserken sıkıntı yaşamayayım diye soğuyan pandispanyamı strechleyip deepfreeze kaldırdım.İyice donunca deepfreezeden çıkardım 15-20 dk sonra kesebileceğim sertlikte bir pandispanyam vardı.Sizin de vaktiniz darsa bu yöntemi gönül rahatlığı ile uygulayabilirsiniz.
-Krema için labne ve vanilya hariç tüm malzemeyi blendır da çırpıp ocakta karıştıra karıştıra pişiriyoruz.
-Muhallebi kıvamına gelince ocaktan alıp vanilyasını ekleyip,bir karıştırıyoruz.
-İyice soğuyan muhallebiye labneyi ekleyip,pürüzsüz bir kıvam alana kadar çırpıyoruz.
-Pandispanyamızı 2'ye kesip herbir katını 1/3 bardak sütle ıslatıp kremasını sürüyoruz.Sadece 2.katın kremasının üzerine kavrulmuş ceviz serpiyoruz.
-Son katı da kremalayıp,yanlara ve pastanın üzerine çok ince bir kat krema sıvıyoruz.
-Şeker hamurunu,nişasta serptiğimiz zeminde açıp pastaya giydiriyoruz.
-Kenar fazlalıklarını keserek renklendirip hediye paketi gibi yapıp pastamızın üzerini,irili ufaklı yuvarlaklar da yaparak bitiş kısmını süslüyoruz.

Pastamın aşama aşama anlatımlarını fotoğraflarıyla yapacaktım ama orjinal postum silindi.Üstelik yorumlarıyla;)Aynur,Tuba,Seda,Yelda,Zerrin(Kıbrıs'tan) ve yorumunu göremediğim diğer arkadaşlarım.Çok özür diliyorum.Hepinizin yorumları okunmuş kabul etmesini rica ediyorum.Keşke telafisi mümkün olabilseydi ama sanırım çok geç:(

26.01.2007

BİR KİTAP&BİR YEMEK

Asla ve asla iki konulu postlarda geçiştirilemeyecek kadar güçlü bir kitap.Ama ben beni okuyanlar da bir an evvel bu kitabı okusun diye dayanamadım,yazıyorum;)Başladım ve bitti.Gözlerim acımaya başladığında okuduğumu ancak farkedebildim;oysa ben Adnan Menderes'e Yassıada'da aşkına sahip çıkarak destek olan Ayhan'ın yanıbaşında... Nazım'a mektup yazan Hatçe'sinin,Pirayesinin odasında...
Bedri Rahmi'yi affetdim dese de paramparça olmuş Eren'in kalbinde...
Atatürk'ün Latife'sinin çocuksu davranışlarında;
Yılmaz Güney'in Fatoş'la hasretinde...
Selahattin Pınar'ın Afife'yi dipsiz kuyulardan kurtaramayışının çırpınışında...
Yüksel Menderes,İpek Kramer'in burnunu kırdığı gece oradaydım ve hatta yeşil yorganına uzanmış,gaz dolu bir oda da derin bir uykuya dalarken de Yüksel Menderes'in...
Ve diğerlerinin....
Kötü kadın diye birşey yok.Asla yok...Seven kadın var ve terkedilen seven kadınlar...Ve onlara sığınan erkekler...
Ben çok sevdim bu kitabı.Büyük aşkların o vakitlere nasıl on beden,yüz beden büyük geldiğini gördüm.O yüzden YÜZYILIN AŞKLARI denmiş ya onlara.İşte sırf bu yüzden....

Bu tarifi sabah kahvaltısına yaptım.Aslında ne vakittir yapmakdı niyetim ama unutmuşum işte.Ne vakit Dilek evde yapıp işe de getirmiş -Pek de lezzetli olmuş;)-aklıma düştü hemen...
Biz bu turtayı Oya Hn.da yemiş çok da beğenmiş ama blog işine yeni girdiğimden ve evine ilk gidişimiz olmasından herhalde fotoğraflayamamıştım üzülerek.Oysa tabakları da pek şıktı Oya Hn.'ın;)Kendisi bizim şirkette çalışır;pek güleryüzlü,şirin pek de sevimli bir hanımdır.Tarifi istediğimizde hemen mail atmış ama ben bir türlü becerip yapamamıştım.Bir kere çok pratik,el altında olan malzemelerle ansızın gelen misafire bile sunulabilecek kadar hem de.Üstelik lezzetli ve hafif...Gönül rahatlığıyla denenebilirlerimin arasına alıyorum butarifi;) PATATESLİ TURTA
Malzemeler
:
*4 yumurta
*1 su bardağı süt
*1/2 su bardağı sıvıyağ
*1 su bardağı yoğurt
*1 su bardağı un
*1 pk.kabartma tozu
*Biraz tuz
*5 orta boy patates
--------------
-Patates hariç tüm malzemeleri çırpıyoruz.(El çırpıcısı bile yeterli oluyor)
-Orta büyüklükte bir tepsiyi biraz yağlayıp kabuklarını soyup halka halka doğradığımız patatesleri tabana diziyoruz.
-Harç malzemesini patateslerin üzerine döküp;175 derece ısıtılmış fırında üzeri kızarana dek pişiriyoruz.

HAMİŞ:Dilerseniz patatesleri de tuzlayabilirsiniz.Ben öyle yaptım.

25.01.2007

BESLENDİK ;) BİTTİ...GİTTİ....

REÇELLİ KURABİYELER
Malzemeleri:*250 gr.oda sıcaklığında margarin
*1 çay bardağı sıvı yağ
*1 yumurta sarısı
*1 su bardağı pudra şekeri
*4,5 su bardağı elenmiş un
*Vanilya
*1 paket kabartma tozu
Üzeri için: *Dilediğiniz bir reçel çeşidi(Ben ayva reçeli kullandım)
*Hindistan cevizi
--------------------
-Pudra şekeri ve margarini iyice yoğurdum.
-Diğer malzemelerini de katarak yumuşak bir hamur elde ettim.
-Ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak,yuvarlayıp şekil verdim.
-Yumurta akını bir fiske şekerle çırpıp incelttim ki sürmesi kolay olsun.
-Yumurta akına kurabiyelerimin üst yüzlerini batırdım.
-175 derece ısıtılmış fırında üstlerinin çok kızarmadan pişirdim.
-Kurabiyeler soğuyunca bir fırça yardımıyla reçeli üzerlerine sürüp,hindistan cevizine batırdım.
-Pek lezzetli ve sunumu bence oldukça şık kurabiyelerim olduuuu....
Kurabiye tercihimi yeni keşfettiğim bir site olan ARMEDA'nın dut ve kayısı reçeli ile yaptığı kurabiyelerinin Ayva Reçeli versiyonlusundan;
Poğaçalarımı da BİRTAÇ'cığımdan yıllar önce almış olduğum bir mayalı tariften yana kullandım:)
POĞAÇA
Malzemeleri:*1 çay bardağı sıvıyağ
*6 çay bardağı ılık su veya süt
*1 yumurtanın akı içine sarısı üzerine
*1 kibrit kutusu yaşmaya(42gr)
*1 çay bardağı tozşeker
*2-3 çay kaşığı tuz
*Aldığı kadar un
İç malzemesi:*1,5 su bardağı kadar lor peyniri,maydanoz
Üzeri için:*1 yumurtanın sarısı(Akını içine koymuştuk)
*1-2 yemek kaşığı sıvıyağ
*Susam
-----------------
-Hamur mayalamaya müsait bir kabın ortasına 2-3 su bardağı kadar un koyup ortasını havuz gibi açıyoruz.
-Mayayı,üzerine şekeri,ılık süt veya suyu,mayanın üzerine getirmemeye dikkat ederek tuzunu,yumurta sarısını,sıvı yağı ilave ediyoruz.
-Önce ılık süt veya su ile mayayı biraz parmak uçlarımızla karıştırıyoruz.
-Tüm malzemeleri yoğurmaya başlıyoruz.
-Hamur ellerimizden kopacak kadar ama çok da katı olmasına izin vermeden yoğurup,mayalanması için sıcak bir ortama alıyoruz.
-Hamur en az 2 katı kabarmışsa mayalanmış demektir.
-Lor peyniri ve ince kıyılmış maydanozu gerekirse bir miktar tuzu karıştırıp iç malzemesini hazırlıyoruz.
-Hamurdan istediğimiz büyüklükte parçalar kopararak avucumuzun içinde açıyoruz,içine 1 tatlı kaşığı kadar iç malzemesinden koyup;hamuru kenarlarından bir bohça gibi yukarıda toplayıp,elimizde yuvarlıyoruz.
-Yağlanmış tepsiye birleşme yerleri alta gelecek şekilde diziyoruz.
-Yumurta sarısını ve 1-2 yemek kaşığı sıvıyağla inceltip poğaçalarımızın üzerine sürüp,susam serpiyoruz.
-200 derecede ısıtılmış fırında üzeri iyice kızarana dek pişiriyoruz.
HAMİŞ:Vaktiniz varsa tepsi de de biraz daha mayalandırabilirsiniz.Daha da yumuşak olurlar.
Bir de ben mayalı poğaça yerken şeker tadını almak istemiyorum derseniz,şeker ölçüsünü azaltabilirsiniz....

22.01.2007

LADESÇİ...

Gün bitmeden bu kitap bitti..Dilek almış,dolabındaydı ne vakittir.Dün akşam 246 sayfalık kitabın yarıdan çoğunu okuyuvermiştim anlamadan.Şu saat itibariyle de kitabı bitirdim.Sizi hiç yormuyor,akıcı,şaşırtıyor,gülümsetiyor....Üstün DÖKMEN naif bir adam.Danışmanlık yaptığı konulara bakınca insan az çok hayatta ki duruşunu anlayabiliyor.Ben onu TRT'de sunduğu KÜÇÜK ŞEYLER programından beri takip ederim.Mavi gömleğiyle huzur,hoşsohbetiyle mana katmıştır hep yaşamıma.Çok dingin,huzur dolu bulurum kendisini...
Eski balıkçılar hangi balığın hangi mevsimde nerede bulunduğunu gösteren kerteriz defterleri yazarlarmış diyor kitabın arka yüzünde...Cemil ve Ayvaz'a yol gösteren kerteriz defteri,denizlerdeki sahte ve gerçek zenginlikleri anlatıyor kendince.Kitabı bitirdiğinizde yaşamın olanaklarına ilişkin değerli bir harita kalacak elinizde..diye de özetliyor kitabı.

Hoş bir kitap,ben sevdim.Belki de Üstün DÖKMEN'in tüm bunları bir hikaye anlatır gibi sadece bana anlattığını düşündüğümden çok keyif aldım,şımardım da:)Ve hala sesi kulağımda''...Lades kemiği havayı yarar,suyu yarar,işe yarar...''

19.01.2007

PASTACILIKLA İLGİLİ...İÇLERE DOĞRU MİNİK BİR YOLCULUK;)

Belki de bir 15 yıl kadar eskiye dayanır bu dergi sayfaları.Her ne hikmetse bu beğendiğim ve ilginç gelen sayfaları ayırmış,üstüne üstlük saklamışım da.Sayfaların bu derece buruş buruş olması bunca yılın yükünü taşıyor olmalarından başka birşey değil hani.Kimbilir benimle nasıl bugünlere geldiler?Şimdi bugünkü aklımla bu yazılanları incelediğimde elbette ki daha net anlıyorum tarifleri falan ama büyük bir ihtimalle 17-18 li yaşlarımda,hem bu yazılanları anlamamışımdır hem de bu pastaya benzer birşey çıkarabilmek için kimbilir nelerle neleri karıştırmışımdır:)Ve de ortaya ne çıkmıştır.Asıl mühim olanı bu tabii ki;))Çok meraklı bir çocuktum ben.Özellikle annem evde olmadığı vakitler hemen en çok sevdiğim ve bana çok da kolay gelen bulgur pilavını deneyiverirdim.Bizimkiler de her daim çok beğenerek yerlerdi ama kimbilir nasıl oluyordu pilavım:((( Ya da o yaptığımın pilav denen yemekle uzaktan da olsa bir akrabalığı var mıydı acaba???:))))

Hatta durumu iyice abartıp şimdi bile denemeye cesaret edemeyeceğim bir boza yapımım vardır ki,düşman başına sözü benim o boza mayalama gününden sonra büyük ihtimalle annem tarafından TDK'na kazandırılmış olup,bir nida biçimi olarak da haklı yerini diğer başka çığlıkların yanında almıştır;))) Hadi pilav falan neyse de Strudel denediğimi bilirim ben;)Elime geçen yabancı dergilerin mutfak sayfalarında yemesi neredeyse o şartlarda benim için imkansız kurabiyelere saatlerce baktığımı,hiç olmayan Almancamla kafamdan tariflerini oturtmaya çalıştığımı çok net hatırlayabiliyorum;)))



Şimdi büyüdüm,koskoca kadın oldum ve hayallerimi süsleyen tüm o şeylerin bilinçaltıma yüklenip,beni buralara kadar getirmesine tesadüf deyip çıkmalı mı acaba?Ne dersiniz?Yoksa üzerinde kafa mı patlatılmalı?Ben,beni eskilere götüren bu sayfalara çok fazla kafa patlatmanın yerine çocukluğumuzdan bugüne küçük küçük,bize bizim bile farkında olmadığımız zamanlarda katılan herşeyin nasıl hamurumuzu şekillendirdiğine hayretle bakmayı yeğliyorum...En olumlu bakış açısı bu olsa gerek....
Üfff yaaa nereden nereye geldim.Ben pastacılıkla ilgilenen herkese elimde çok eskilerden kalma bu sayfalarda bir parça yardımcı olmak niyetindeyken,nerelere nerelere gittim içimde...Sizde de böyle değil midir bu?Bir an,bir duruş,hatta bir koku.Evet evet,en çoğu da bir koku bizi alıp geçmişin o gizli mabedine sokuverir.İşte o anlarda acıysa acı,hüzünse hüzün,sevinçse sevince gark oluruz.
Yani diyeceğim çok fazla melankolik olmadan bu resimleri sizlerde bir inceleyin.İncelemek de fayda var.Hatta 2.resimde ki tablo da yuvarlak kalıba ne kadar,kare kalıba ne kadar şeker hamuru gideceği yazıyor.
Genelde yabancılarda şeker hamuru kaplanmadan önce kek,pandispanya her neyi kaplayacaksanız önce badem ezmesi ile kaplanıyor daha sonra şeker hamuru giydiriliyor.Biz de durum daha farklı.Pandispanyaya krema türevlerinden;)biri sürülüyor daha sonra şeker hamuruyla kaplanıyor.

Resimlere tıklayarak daha net görüntülere ulaşabilirsiniz...


Bir de son bir soru?Islatılmış ve birkaç gece bekletilmiş bulgur nasıl kokar fikriniz var mı:(Aman da olmasın:)))(Annem nasıl bana sabretmiş o vakitler hiç aklım almıyor...Masanın altına koyduğum ve kimselere dokundurtmadığım bir büyük tencere mayalanmış bulgur.Hala burnumda kokuyor.Müthişşşş:(((

Ama siz illa bozayı evde denemeliyim derseniz bir şuraya bakın
yok deneyemem mi diyorsanız o zaman buradan alın.Hem de şöyle bol tarçınlı...Leblebili...Pastayı sonra da kaplasanız olur;)))






16.01.2007

COCCOLAT'IN PASTALARI...

Korkuyla da olsa,hiç bilmediğim koca bir denizde attığım kulaçlarla o hep resmini ve tabelasını gördüğüm COCCOLAT'ı bulmuştum işte.Korktuğum kadar değildi hani ve üstelik İstanbul beni yutmamıştı da:))COCCOLAT'tan içeri adım attığımda korkumun yerini bu eşsiz pastaların sanat eseri gibi heybetle karşımda duruşlarının dehşeti sardı beni.Ben de böyle,bu kadar eşsiz pastalar yapabilir miydim?Bilmiyorum....Uzunca bir vakitte bilemem herhalde.Çünkü ciddi bir emek var bu işlerde...Bu minik figürlerle oynayasım geldi her ders arasında....Fred sizlere saygıyla selam eder;)))Bu eğri büğrü pastaya ne demeli?Onun da kendi içinde sanki fizik kurallarını alt etmeye çalışır bir kahramanlığı yok mu sizce?Renklerin uyumu deseniz ben bayıldım,bayıldım.... Şu alttaki pasta sadeliğiyle hep baktırdı kendisine.Yanlış hatırlamıyorsam hocamız Elif KOLANKAYA'nın Viyana'da öğrendiği şeker üfleme tekniğiyle süslediği bir pasta bu.Yani balonlar şekerden efendim;)))Bu arada Elif Hn.son derece profesyonel bir hanım.İşin mutfak kısmı deseniz süper eğlenceli.Herkes hakikaten çok içtendi ve merak edip sorduklarımıza samimiyetle cevap verdiler hep...Ve Çolpan Hn.sizi de tanıdığıma çok memnun oldum...
Yapmak istediğim şeyin pastane pastacılığı olmadığını öğrendim mesela:)
Sonra bu işlerin çoook büyük sabır istediğini...
Krema sıvayıp geçmekle pasta yapılmadığını...
Tamamen kişiye özel olduğunu...
Hayallerimi süsleyenin böyle bir pasta tasarım atölyesi olduğunu...
Ne denir öyleyse....Rastgele....








14.01.2007

DÖNDÜM İŞTE;)))BEN GELDİİİİMMM;))

3 günlük,gidip gelmeleri de sayarsak 4 günlük yoğun,yorucu,meşakkatli ama bir o kadar güzel geçen İstanbul maceramı şimdilik tamamlamış bulunmaktayım;) Coccolat anılarımı elbette ki paylaşacağım ama önce bir iyileşeyim:(
Çok kötü grip oldum.Hele kursun 2.günü ölüyorum zannettim.Neyse toparladım biraz ama eve gelince devrildim işte.Öğleden beri yattım şu vakte kadar:( Her ne kadar kursa giderken ki niyetim kursun ilk günü yapacağım pastamı,o gün doğum günü olan Nuran Abla'ya ithaf etmekti ise de; ama değil internet cafe bulmak oralarda sabah 8,akşam 7 eve dar attım kendimi:(Kısmet 3 gün sonraya da olsa da ne diyoruz...İyi ki doğdun,İyi ki doooğduuun,İyi ki vaarrsııın NURAN ABLAAAA;)
Umarım yanıbaşında Happy Birthday'i söylüyormuşum gibi hissettirebilmişimdir kendisine. Biz çok severiz de Nuran Ablamızı;) hani bu dar zamanda kendimi paralıyor olmam tamamen bundandır;)İnşallah ithaf pastayı da beğenmiştir.Kendisi hediye vermeye bayılır da,hani bu kadar uygun düşer yani;)Sonraaa,yarın doğum günü olan canım arkadaşım Yeşim...Altta ki pastayı da sana ithaf ediyorum.Yeni yaşın kutlu;hayatın hep renkli,hep bereketli olsun.Doğum günün kutlu olsun YEŞİM'CİĞİM..Yollarında çiçekler serili olsun.Rengarenk,demet demet...

Ta liseden arkadaşım,müthiş organizasyonların sahibi,isabetli kararların kadını sevgili dostum Emine.Sana ne desem bilmem ki...Verdiğin huzur ve rahatlık için tekrar tekrar teşekkür.Sana,eşine ve ailene...

Özdenciğim seni unutmak mümkün mü?

8.01.2007

PORTAKAL SULU KEK

Bugün benim için inanılmaz yoğundu:(
Zaten sabah bir koşuşturmayla başlamıştım güne.Evde benim haricimde herkes hasta.Bu durumdan ötürü dün geceyi Florance Nightingale gibi kapatmamın haricinde bir de Cedrıc'in beslenmesi vardı bugün.Üstelik Alaın Delon'da okula gidemeyecek kadar kötü,eşimse yutkunamayacak kadar boğaz ağrısı çekiyordu.Neyse bir gayretle evden çıkmıştım ki personel kartımı mantomun cebinde unuttuğumu farkettim:(Mantomsa en az 200m.geride kalan evimin portmantosunda asılıydı.''Hay dedim kendi kendime mont giymen mi kısmıştı bu sabah''
En kötüsü işe vardığımda başım şiddetle ağrıyordu artık.Ve maalesef daha sabahın 8'ydi.
Günün yarısı geçmişti ben toparlanana kadar.Cedrıc'ım hastalığını henüz atlatamadığından ve beslenme sırası belki de bizde olduğundan hiç yemediği kadar çok yemiş ve hepsini okulda çıkarmıştı.Bunları annemden duyunca ben iyice kötüydüm ve başım artık bana ait değildi.
İş çıkışı eve vardığımda mutfak içler acısı,tencerede biraz yemek,kaslarımda nereden geldiği bilinmez bir She-Ra gücü vardı.Yemeğe oturduğumuzda ben eve geleli 2 saat olmuş,çorba,pilav,salata ve düdüklü de yahnim,fırında Portakal Sulu Kek'im ışınlanmıştı.Keşkeeeee(Işınlanma kısmı için tüm bu sitemim)
En azından günü tatlı biterelim istedim.Maaile:)))Malzemeleri:
*4 yumurta
*2,5 su bardağı un
*1,5 su bardağı şeker
*1 çay bardağı sıvıyağ
*1 çay bardağı ılık süt
*1 pk.kabartma tozu
*1 pk.vanilya
Üzeri için:
*1 adet kabukları soyulmuş,dilimlenmiş elma
*2 yemek kaşığı toz şeker
*1 tatlı kaşığı tarçın
Pişince:
*1 portakalın suyu
---------------------------
-Elmaları dilimleyip şeker ve tarçınla harmanlıyoruz.
-Portakalın suyunu sıkıyoruz.
-175 derecede fırını çalıştırıp,şeker,yumurta ve vanilyayı yumurtaların rengi açılana kadar çırpıyoruz.
-Un ve kabartma tozunu ayrı bir kaba eleyip,yumurtalı karışıma ilave ediyoruz.
-Uygun bir kalıbın tabanına yağlı kağıt koyarak hamurumuzu üzerine döküyoruz.(26 cm'lik kelepçeli kalıp kullandım)
-Tarçın ve şekere bulanmış elma dilimlerimizi gelişigüzel hamurun üzerine diziyoruz.
-Fırında 30-35 dk.pişirip,kürdan testi uyguluyoruz.Kürdanımız temiz çıkarsa kekimizi fırından alıyoruz.
-Kekimizi çok az bekletip,portakal suyunu üzerinde gezdiriyoruz.

Kekin tarifini Yoğurtland Fethiye'nin sayfasından yazmışım defterime.Gerçi ben kendimce değişiklikler yaptım.Orjinalinde 1 su bardağı olan şekerin ölçüsünü biz tatlı sevdiğimiz için 1,5 su bardağına,kalıbım daha büyük olduğundan yumurta sayısını 3'den 4'e çıkardım.Bu şekilde kekin yüksekliği gayet iyiydi;)
Ve birgün daha onca hengameye rağmen yine de iyi geçti...
Artık içeri gitmem gerek.Hastaların ilaç saati:(

7.01.2007

GECİKMİŞ İKİ TARİF:(

Metehan'ın ördekli doğum günü pastasını yayımlayalı nerdeyse yıl oldu ama bana da bir uyuşukluk mu geldi nedir yorumlardan birinde tarifi sormasalar belki de es bile geçebilirdim:(Yani o derece bezgin ve yorgunum:(
Bu sefer ki pastamı 22 cm'lik bir kalıba yaptım çünkü Pastaland'dan aldırdığım disk gofretimin çapı bu kadardı.
*5 yumurta
*1,5 su bardağı şeker
*2 yemek kaşığı kakao
*18 yemek kaşığı kadar un
*1 pk.vanilya
*1 pk.kabartma tozu
------
-Yumurta,şeker ve vanilyayı iyice çırptım.
-Ayrı bir kapta un,k.tozu ve kakaoyu eledim.
-Elenmiş malzemeyi de ekleyerek pandispanyanın hamurunu hazırladım.
-Yağlı kağıt serdiğim kalıbıma hamuru döküp,180 derecede ısıtılmış fırında pişirdim.Kürdan testi yaparak fırından aldığım pandispanyayı tel ızgaranın üzerine ters çevirerek soğuttum.
Krema için Emel Başdoğan'ın vanilyalı kremasını yaptım yine:)
*3 su bardağı süt
*1/2 su bardağı nişasta
*2 yemek kaşığı un(tepeleme değil)
*1 pk.vanilya
*1 pk.krema
*2 yumurta
Ayrıca kek katlarını ıslatmak için:1,5 su bardağı süt
Yanları için:Çikolata rendesi
------------
-Süt,un,nişasta ve yumurtaları soğukken blendardan geçirdim.
-Ocakta bir tel çırpıcı yardımıyla karıştıra karıştıra pişirdim.Koyulaşınca ocaktan aldım.
-İçine vanilyayı ekleyip,karıştırdım.
-Biraz ılınan muhallebiye,1 kutu kremayı ekledim iyice mikserle çırptım.Pürüzsüz,kıvamlı bir ara kremam oldu.
Pastayı oluşturmak için; pandispanyayı soğuyunca 3'e kestim.Her bir katı yarım bardak kadar sütle ıslattım.Aralara ve yanlara bolca krema sürdüm.En üst katı da koyduktan sonra,soğuk su dolu bir kaba disk gofretin renkli yüzü suya değecek şekilde ıslattım ve hemen renkli yüzü pastanın üzerinde olacak şekilde pastaya yerleştirdim.
Çikolata rendesiyle yanlarını ve gofretin bitişlerini kapattım.)
HAMİŞ:Bu pastadan çıkardığım dersler(Hatalarım)
*Pandispanyanı son güne sıkıştırma:(
**Yeni denemeleri evde kendi kendine yap:(
***Okuduklarını iyi anla.Pastanın üzerine krema kaplamadan asla diski koyma.Kesinlikle geri dönüşü yok:(
****Izgaraya ters kapattığın pandispanyanın üzerinde oluşan ızgara izlerini pastanın orta katlarına sakla:(
*****Asla ve asla işini bezginlikle yapma:(
******Her ne kadar bir hata olmasa da,çikolatayı elinize yağlı kağıt alarak tutarsanız rendelenebildiğini öğrendim;)
Yeni yıl ve bayram kurabiyelerimin tarifi ise Zuhal'den...
*250 gr.margarin(oda sıcaklığında)
*250 gr.pudra şekeri
*2 yumurta
*1 pk.kabartma tozu
*Aldığı kadar un
*Renklendirmek için gıda boyaları
ROYAL ICING için:
*1 yumurta akı
*8 yemek kaşığı pudra şekeri
*1-2 damla limonsuyu
--------
-Hamuru gıda boyaları ilave etmeden yoğuruyoruz.
-Rulo şekline getirdiğimiz hamurumuzu elimizde ki renkler kadar parçalara ayırıyoruz.(Ben de kırmızı,sarı,yeşil,mavi renkler vardı.En son kalan parçaları da birbirine katarak ebruli renkler,mavi ve kırmızı hamurları birbirine katarak mor renk elde ettim.Bir parça hamuru da renklendirmedim)
-Elimizle veya merdaneyle açtığımız hamurlarımıza kalıpla şekiller verip gönlümüzce süslüyoruz.
Royal Icing için; yumurta akı,şeker ve limon suyunu iyice mikserle çırpıyoruz.Kıvam alıp hafif katılaşınca yağlı kağıttan yaptığımız külahlara renkleri paylaştırıp kurabiyelerimizi süslüyoruz.Beyaz renkle kurabiyelerin etrafını geçip,çaykaşığının tersine aldığım icingi boş yerlere doldurmak epey pratik bir yöntemdi benim için...

4.01.2007

SÜNGER TATLISI

Bu bayram baklava yapamadık:(Aslında her sene yaptığımız gibi elde açılmış bir ev baklavası,oturtma,kadayıflı baklava türlerinden biri denenecekti ama annemin pek keyfi yoktu ve üstelik paketler halinde satılan hazır baklavalık yufkalardan gelmişti bizim buralara ondan denemekti niyetimiz.Dört ayak üstüne düştük diye pek sevindik doğrusu...Her ne kadar üzerinde 2 ay dayanma süresi var diye yazsa da bayrama bir kaç gün kala alalım da hamurlar bayatladıkca yapışır falan maazallah ne yaparız diye akıllılık ettik güya...Velhasıl,basiretimiz bağlanmıştı bir kere,bir türlü almadık baklavalık yufkalardan....Sonra da bayrama 3 gün kala hamurlardan bir paket bile kalmadığını öğrenince,başta şaka gibi gelen bu durumu içimize sindirmek zorunda kalakaldık... Aramadığım dükkan,market kalmadığı gibi nerelere nerelere sordum bir bilseniz.Yok,yok,yok....Nasip değil ya olmayacak işte.Ben de vakit,annemde de derman olmayınca yukarıda ki çok pratik tatlıyı yapıverdim bayram için...Bu tarifi herhalde bir 15 sene falan oluyor Birtaç'cığım dan alalı.Hep elimin altındadır.Ve hala da canım arkadaşım telefonun ucunda...Liseden beri:)))
Malzemeleri:
*6 yumurta
*1,5 su bardağı şeker
*Yarım limonun suyu
*1 su bardağı sıvıyağ
*2,5 su bardağı un
*1 pk.kabartma tozu
Şerbeti için:
*3,5 su bardağı şeker
*4,5 su bardağı su
------------------
-Yumurtaların sarıları va akları ayrılır.6 yumurtanın akı,1,5 su bardağı şekerle kar olana dek iyice çırpılır.
-Kar gibi olan yumurta aklarına,ayırdığımız yumurta sarıları,limon suyu,sıvıyağ eklenir ve çırpılır.
-En son un ve kabartma tozu ayrı bir kapta elenir,karışıma ilave edilir.
-Yağlanmış bir tepsiye dökülür.
-180 derecede ısıtılmış fırında pişirilir.Kürdan testi yapılarak fırından alınır.
Şerbeti için:
-Şeker ve su ocakta kaynatılır.(Şekerin erimesi ve biraz kaynaması yetiyor)
-Karıştıra karıştıra şerbet ılındırılır.
-Pişen tatlımızın üzerine,tatlı henüz sıcakken,ılıtılmış şerbet dökülür.
-Tatlı şerbeti sizi hiç yormadan sünger gibi emecektir.
-Dilimlenip,ceviz veya hindistan cevizi serperek servis yapılır.Afiyet olsun...

3.01.2007

YENİ YILIN İLK PASTASI...VE BİR DE DOĞUMGÜNÜ:))

Bayramın tüm telaşını atlatıp(Sadece o günlük)hemen akşam için pandispanyayı çırptım.Çünkü yılbaşı akşamı arkadaşlara davetliydik,mutlaka kafamdaki pastayı denemeliydim;)))Bir yandan da etleri dolaba yerleştirmekle ve etrafı çamaşır sularıyla silmekle meşguldüm tabiki.Dolayısıyla uzunca bir vakit mutfakta olacaktım ve arife akşamı yaptığım kurabiyelerimi Pastacı'nın yöntemiyle,bu pasta da değerlendirmeyi çok istiyordum.
Sonra mı?Ortaya bu görüntü çıktı;)) Fena da olmamıştı hani;)Yalnız nasıl rakamlı kalıplara ihtiyacım oldu anlatamam.Keşke Noel Baba sesimi duyup bana Wilton kalıp getirseydi.Ne güzel olurdu:))Hem koca bir yıl kimseleri üzmemiştim;))) Ve 2006'nın son,2007'nin ilk pastası;akşam da o özenli masada uygun bir yer bulabilmişti kendine.... Güzel bir geceydi ama erkekler haricinde biz Yeşim'le inanılmaz yorgunduk ve benim sabaha işe gitmem gerekiyordu.12 olduğunda birbirimizi tebrik ettik ve rüya gibi bir havai fişek gösterisi izledik onların camlarından.Hatta bizim Yeşimle oturduğumuz,cama en uzak koltuktan bile son vakitte atılan o çoook büyük fişekler yerimizden kalkmamıza gerek kalmadan görünebiliyordu.Zaten oldum olası havai fişeklere bayılırım... Gerçi çocuklar çok eğlendi.Onlar için de ağaca asabilsinler diye delikli renkli kurabiyelerden de yapmıştım.Yalnız büyük oğlum bizi biraz yordu o gece.Yeşim'in kızı ve Cedrıc'ım aynı yaşta olunca çok oynadılar.Büyüğümüz okullu ya acayip sıkıldı ve onlara maalesef ki hiç takılmadı...Herhalde onun ender eğlendiği vakitlerden biriydi yukarıda ki görüntü.Balonun elektriklenerek üzerine yapışması:)Yüzde ki zoraki ifadeye ve ev sahibesi kızımızla,Cedrıc'in yüzlerinde ki mutluluğa dikkatinizi çekmek isterim efendim.... 3 Ocak benim en minik yeğenim Metehan'ımızın doğum günüydü.Bu da teyzesinin katlettiği doğum günü pastası çocuğumun:( Gerçi Metehan o küçük adam inanılmaz mutluydu....Bir o kadar da şaşkın...(Hissetti mi nedir;mecburiyetten 1 gün öne alınan doğum gününü :)
Hep birlikte ve defalarca aynı şarkıyı söyledik.
İYİ Kİ DOOOOĞDUUUN METEHAAANNNNN.
İYİ Kİ DOOOĞDUUUN METEHANNN...MUTLU YILLAAARRRR SANNAAAAAA;)))
Masaya konmuş pastam haddini bilmeden pek de havalı durmaya çalışıyordu ama nafile...Baksanıza ördek bile nasıl semelenmiş de bize bakıyor:)))

HAMİŞ:O gece Metehan'ın diğer dedesinin de doğum günüydü.(Yani babamın değil)Arkada duran pasta da büyük doğum günü çocuğuna ithaf edilmiştir.Biz çok eğlendik.Uzun süreden beri ailecek yapamadığımız keyifli bir sohbet yaptık.Sevgili halamız da gelmişti ya Bursalardan eşiyle.İyi oldu ne vakittir onlarla da mailleşme harici konuşamıyorduk.Gelirken,bana PASTALAND'dan ısmarladığım herşeyi alıverdikleri için onlara ne kadar teşekkür etsem az;)Sağol Nurdan'cığım.Teşekkürler Savaş...

Özlem Hn.selamınızı aldım;)))Görüşeceğiz inşallah....