Hayat hızla ve sana sormadan akıp giderken ne çok anı bırakıyor ardında.İşde o hızı yakalamak çok zor.İş o vakitlerde hafızaya ve fotoğraflara kalıyor kanımca.Gerçi çekilen onca fotoğraf yaprak yaprak çevrilen fotoğraf albümlerinin yerini asla tutamıyor halka gibi cdlerde.Hatta benim gibi albüm karıştırmayı sevmeyen biri bile yok canım ne varsa şu albümlerde var diyorsa demek ki çok hızlı gidiyor herşey.Albüm yapmaya vakit bile kalmıyor.
Ama yine de ve her nedense insan kabulleniyor vakti.İşde diyor,zaman böyle,zaman su.Sana düşense ona yetişmek.Gücün elverdiğince.İçin alabildiğine kana kana içmek.
Yeni yılın ilk günleri İnci ve Sedef'in annesi buldu beni.Ve 15 yıl sonra kaldığımız yerden ne çok konuştuk,çocuk büyütmek konusunda ne çok hemfikir olduk.Yasemin'ciğim seni kocaman öpüyorum canım.İnci ve Sedef'in kurabiyeci bir teyzeleri var artık.6 ay sonraya ne hayaller kurdum onlar adına bir bilsen...Bunu çok sevdim.
Mina'nın,onlar için hazırladığım yılbaşı kurabiyelerini minik minik dişlerken çekilmiş fotoğrafları posta kutuma düşünce de çok sevindim.
Mina elinde kurabiyeler kapı kapı arkadaşlarını gezmiş,onlara ikramlar etmiş.Böylece paylaşmayı öğretmiş annesi ona.Bir kurabiye,kurabiye olmakdan çıkıp mânâ kazanınca ne güzel oluyormuş meğer.Buna da sevindim.
Yeni yıla girmeden birtürlü organize olamadık ve kutlama yemeğini ertelemek zorunda kalmıştık arkadaşlarla.O geceden kareler.
Biz hazıra konduk desem yalan olmaz.Bu şık masayı hazırlamakda zerre katkım yok maalesef.Tabii kişiye özel kurabiyelerimi saymazsak.Her tabağa bırakılmış yılbaşı çiçeği peçetelerle çok uyumluydu,şıkdı.Şu an payıma düşen çiçeğim evimin kapısını süslüyor.O gece için tekrar teşekkürler herkese.Kısa zamanda konsepte başka bir ad yüklediğimiz geceleri programlamak niyetiyle.Bunu da çok sevdim...
Sabiha Abla hediyesini vermeden önce bir ön konuşma yapıyor.Muhtemelen içinde muzırlık olan birşeyler de demiş ki gülüyorum:)
Ve sonra ben de hediyemi Arzu'ya vermişim:)
Şimdi gükyüzünden serpilen beyaz puantiyeler gibi sakin,dans eden kartanelerine gözüm kayıyor.Etrafı sarıp sarmalayan beyazın verdiği huzur çok başka.Dün gece,sokak lambasının aydınlığında karın keyfini çıkaran çocuklarımı izledim.Yılda bir kez yokuş aşağı kaymalarının,pofuduk karlarda yuvarlanmalarının hiç sakıncası yok bence.Kar keyfine doyup da kapıya geldiklerinde iki kardan adam bana bakıyordu.Çok ciddi,üşümüş ve soğukdan sıcağa geçerken ki o sızı tüm bedenlerinde olduğu halde gıkları çıkmayan 2 kardan adam.Limonlu ıhlamurlarını içip de ben yanlarına dönene kadar çokdan uyumuşlardı.Bu görüntüyü de çok sevdim.
İtalyanca kursuna başladım demeye çok dilim varmasa da evet başladım.io sono Hülya dan öteye pek geçemeyen maceramdan umut kesmek mizacıma uymaz.Azimliyim ne diyeyim...
Bir de ödülüm var yeni yılda.Sunshine ödülüm Dilek'den.Kimsenin ışığı sönmesin diyerek ödülümü kabul ediyorum:) Teşekkürler Dilek...
Bu aralar ben de durumlar böyle.Araya sıkıştırılmış iki günlük yorgan,döşek hastalığımı saymazsak iyiyim.Öperim...
Arrivederci........
2 yorum:
Ne çok özlemişim kar yağışını, dediğin gibi sokak lambasının ışında kar yağışını seyretmek bir başka güzel. Sonunda İstanbul'a da yağdı, neredeyse çocuklarımız kar nedir unutacaklardı. Dilerim doğanın güzelliklerini hep yaşarlar.
sevgiler
Hülyacım canımın içi, güle güle kullanıyorsundur inşallah hediyelerini..))) Senin başaramıyacağın hiç bişi yok bence...İtalyanca bir başlangıç olur eminim ve eminimki daha bir sürü lisan olacaktır devamında...Geçmişler olsun bu arada atlattın herhalde...
Yorum Gönder