27.11.2007

BUGÜN DE BİTTİ...

Bugün hava bozdu.İlk kar serpiştirildi nihayet yukarılardan.Evvela şiddetli bir lodos,sonra durmayan soğuk bir yağmurla başladı.Ardından soğuktan kar attı.

Yağmur yağarken ben çoktan şehiriçi servisine binmiş hastaneye varmıştım bile.Çok uzun bir süredir hastaneye gitmemiştim.Gitmek de istemem zaten,hazetmem.Hiç de sevmem doktorla falan görüşmeyi.Ama farkettim ki bir nezihlik gelmiş hastaneye.Poliklinik kısmı çok değişmiş.Koltuklar yenilenmiş.Her bölüm kapısında dijital ekranlar."Aaaa dedim"içimden"Sıkılacak gibi değil"Neyse yeni başlayan sisteme ben de dahil oldum ve Hasta Tanıtım Kartıma sahip oldum.Artık bu kartla giriş yapacakmışız hastaneye.Görüşmek istediğiniz doktorun kapısında ki dijital ekranın altında okutuyorsunuz kartınızı.Hangi numarayı aldığınızı,içeride ki hastayı,beklemedekileri görebiliyorsunuz.O kadar keyifli geldi ki bana.Hengame yok bir kere.Herkes işini biliyor.Çok konuşan yok,çok soran yok.Herşey net.Oturdum koltuğuma ve çantamdan ne olur ne olmaz diye yanıma aldığım kitabımı çıkardım.Bu,en son diplomam için Çanakkale'ye gidişimde aldığım 2 kitaptan biriydi.Mektuplar şeklinde yazılmış kitaba başladım hemen,hatta bir ara yanıma oturan orta yaşlı bir hanım da merakla kitabı benle okudu.Ben de ses etmedim;)İyi ki almışım kitabı.Sıramı beklerken 45 sayfa falan okudum.İyi oldu.Etrafa manasızca bakmaktan kurtuldum böylece.Kitapla ilgili detaylara buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Sonra sıram geldi.Doktorla görüştüm.Çıkışta artık şöyle düşünüyordum.SSK pirimlerini boşa ödüyoruz:(İçeride ki ne kadar zerafetli bir beye de benzese sistemde var birşey.O ne bana,ne diğerlerine yeterince bilgi vermiyor.Veremiyor.Ya da vermek istemiyor.Şiddetli bel ağrılarım 2-3 haftadır hayatımın akışını değiştirdi adeta.Uzun süre oturamıyorum.Uzun süre ayakta da kalamıyorum.Sabahları acılarla kalkıyorum yatağımdan.Hatta acılarla uykularım bölünüyor.Allahtan korktuğum gibi çıkmadı çok şükür.Gerçi ne olduğuyla ilgili maalesef detaylı birşey öğrenememesem de yine de sevindiriciydi.Muayenem kısacıktı.Doktor diz kapaklarıma,sırtıma,belime o meşhur çekiciyle;)vurdu o kadar.Aslına bakarsanız ben sordum,doktor bana bir kelimelik cevaplar verdi.

-Bel fıtığı falan değil di mi?
-Yok.
-:)
-Sürekli oturuyorum da işte.Var di mi etkisi(Hani bilmiyorum ya ben bunun sakıncalarını;ama maksat bir,iki kelam laf almak adamın ağzından)
-Var.Evet...
-Egzersiz yapın.

Ama bana uzatılan ne bir egzersiz programı ne de izah edilen bir durum var.Bu arada benden sonraki hasta alınıyor bile içeriye.Aslında bel fıtığı değilmiş ya uçuyorum sevinçten.Sonra egzersiz dedi bana ama e ben ne yapacağım ki diye söyleniyorum içten içe.Allahtan spor hocası var bizim evde;)O bana bel kaslarını güçlendirici bir program hazırlayacak.Sonra diyorum ki Ahmet'e:"Çok gereksiz bu sigorta falan.Valla.Devlet kesmesin benden bu farkı özele gideyim ben de ne var.Nasıl olsa adamlar bıkkın."Sinir oluyoruz ikimizde.Ne oluyor.Birtek kas gevşetici ve ağrı kesicimi indirimli alıyorum.Budur.İşte tüm kazancım şimdilik bu.
Ve ağrım geçsin diye dua etmeye başladım bile.İlaçlara hiç itibarım yok da...

Bu keki eve gelince pişirmedim elbet.Yok artık bu kadarda değil.Anneme hayırlı yolculuk demeye gelenlere pişirdiğim keklerinden biri bu.Arşivden;)Biraz dinlenmek istiyorum bu aralar.Ne kadar becerebilirim bunu bilmiyorum ama biraz pişirmek,kaplamak,yoğurmak istemiyorum.Mazur görünüz.

MERMER KEK
Malzemeler:*4 yumurta
*1,5 su bardağı şeker
*Yarım su bardağı sıvı yağ
*Yarım su bardağı ılık su
*1pk.kabartma tozu
*1 pk.vanilya
*2 yemek kaşığı kakao
*3 su bardağı un
--------------------------------------
-Yumurta,şeker ve vanilya yumurtaların rengi açılana dek iyice çırpılır.
-Sıvıyağ eklenir.Kabartma tozu,un elenerek karışıma eklenir.
-Yağlanıp,unlanmış(fazla unu silkelenmiş)uygun bir kek kalıbına karışımın 2/3'si dökülür.Kalan kısma kakao eklenir.Karştırılır.Hamurun üzerine ilave edilir.
-Bir kaşıkla alttan üste karıştırılarak 2 rengin biraz karışması sağlanır.
-180 derecede önceden ısıtılmış fırının alttan 4.rafında 40-45 dk.pişirilir.Kekin ortasına kürdan batırılır.Temiz çıktığında kek pişmiş demektir.

25.11.2007

BİR ETKİNLİK DAHA.....

Etkinlik bu ay Lale'de.
Pek de hoş bir adı ve logosu var etkinliğin.Yalnız kaynana çatlatmak konusunda hiçbir fikrim olmadığından(kayınvalidem ben onu tanıyamadan yıllar önce ölmüştü.Saygıyla anmak vesile oldu bu arada) vereceğim tarifler kaynanalar üzerinde ne kadar etkili olur bilemiyorum;)Aslına bakarsanız artık herkes çok bilinçli.Buna erkek anneleri de dahil.Oğullarına gelin değil,evlerine kız evlat dahil ediyorlar.Ne güzel..
Hani duyarız ya gelin-kaynana çekişmelerinde bir kahve teranesidir gider.Köpüklü olmuş mu,tadı yerinde mi?"Öyle orta şekerli kahve isteyip de az şekerli mi yapmış bakalım gelin hanımkahveyi?" diyen kaynanalardan illallah eden tanıdığınız gelinler varsa eğer hah işte bu tarif bu serenomiyi gerektiren kahve kültüründen yola çıkılarak hazırlandı,biliniz ve haber veriniz;)Verin bir tabak bu kahveli kekden ille de kahve diyen kaynanaya onu 3 gün idare etsin durumlarına denk gelsin diye düşündüm ama olur ya kahve seven kaynanamız bu kez de ne kara,kuru bu kek böyle demesin.Baştan söyleyin bu kek kahveli;)

KARAMELLİ-KAHVELİ KEK

Malzemeleri:*3 yumurta
*1,5 su bardağı şeker
*2,5 yemek kaşığı garanül kahve
*Yarım su bardağı sıvı yağ
*2 su bardağı un
*1 pk.kabartma tozu
Karamelli sos için:
*25 gr.margarin
*2/3 su bardağı şeker(esmer şeker)
*yarım tatlı kaşığı granül kahve(esmer şeker kullanılırsa gerek yok)
*100 ml.krema(1/2 su bardağı)

----------------------------------------------------


1-Yumurta ve şeker,yumurtaların rengi açılana dek 10 dk.çırpılır.


2-Kahve
eklenir. 2-3 dk.daha çırpılır.

3-Sıvıyağ eklenir.Çırpılır.


4-Un ve kabartma tozu elenerek karışıma ilave edilir.

5-Yağlanıp unlanmış 18cm civarı bir kalıba kek hamuru dökülür.

6-180 derece de ısıtılmış fırında 45-50dk.pişirilir.










-İsteğe bağlı karamel sos pişirilir.Bunun için;şekerin, yağ ilave edilmeden teflon bir tavada hafif rengi
döndürülür.Yağ ilave edilir.Eriyince ağır ağır kreması eklenir.Tüm malzeme iyice kaynaşınca ocaktan alınır.Kekin üzerine dökülür.




Bu kekin HAMİŞ'i:Dışı hafif sert,içi yumuşacık bu kekin karamelize edilmiş şekerden ötürü dışı hafif çıtırımsı ve karamel-kahve kokuluydu.Biz sevdik umarım deneyenlerde sever...


PRATİK KAZANDİBİ

Malzemeleri:
*1 lt.soğuk süt(4 su bardağı)
*500 gr.şeker(2,5 su bardağı)tadı azaltılabilir.
*100 gr.nişasta(4 yemek kaşığı tepeleme)
*1 pk.vanilya(veya çay kaşığı ucuyla vanilya özü)

Önce bir miktar süt ile nişasta inceltilir.PPürüzsüz bir kıvama getirilir.Vanilya hariç tüm malzemeler tercihen kalın tabanlı bir tencerede ve orta ateşte sürekli karıştırarak muhallebi kıvamına gelene kadar pişirilir.Ocaktan alınıp vanilyası eklenir.Karıştırılır.Ateşe dayanıklı fırın tepsisine muhallebiden 3-4 kaşık alınıp ocakta çevire çevire bu malzeme yakılır. Üzerine muhallebisi dökülüp en az5-6 saat buzdolabında bekletilir.Dilimleyip ters çevrilerek servis edilir

24.11.2007

1 YIL SONRA....İLK PASTA-SON PASTA

İlk şeker hamurlu pasta yapma isteği içime düştüğünde,Zuhal sağolsun çok yardımcı olmuştu bana.Sordum,cevapladı.Yazdım,cevapladı.Ama jelatini değil toz bulmak;yaprağını bile bulamamış bir bedbaht olarak,en uygun ikamesinin tart jölesi olabileceğini düşündüm ve hiç hesaba katmadığım pudra şekeri kalınlığının acısını,şeker hamuru yoğurmaktan patlayan parmaklarımla çektim.Pudra şekeri kalın gelmiş,tart jölesi jelatinle aynı işi görmemiş ve hamur asla toplanamayan kıyır kıyır,paramparça birşey olmuştu.Elimde 200gr.kadar hazır şeker hamuru vardı.O hamura benim olmayan hamurumu az az yedirerek gramajı arttırdım ve yanları kaplanamayan bu pastamı yaptım ilk kez.Etrafının açıklığını hamuru rendeleyerek kapattım ama yılmadım.Gururla sunarım...
Geçen sene bu vakitlerde geldim buraya.Zaman ne çabuk geçiyor hakikaten.Ya da şöyle mi demeli.Zaman,dolu dolu yaşanınca su gibi akıp geçiyormuş.

Çok şey öğrendim buralarda.Yolumu şekillendirdim.Üzülmedim hep sevindim.Aksi birşeylerle karşılaşmadım hiç.
Düne kadar...

Kendisi de bir blog sahibi olan Esra,astım rahatsızlığı sebebiyle ebedi bir yolculuğa çıkmış.Öğrendiğimde şok oldum.Gerçi hangi ölüm sarsıcı değil ki.Esra,Kevgir yemek dergisini Zerrin'le birlikte çıkarıyordu.Öğretmendi kendisi aynı zamanda.Bugünse öğretmenler günü.Onun için gözyaşı döken sevdiklerine,öğrencilerine,ailesine sonsuz sabırlar diliyorum.Ve tüm öğretmenlerimizin bu özel gününü Esra'nın nezdinde kutluyorum...


Blogdaş diyorum ben buralarda birbirinden haberdar,yaptıklarını takdir eden,seven insanlara.Globalleşmiş arkadaşlıklar bir tık öte tarafınızda.Bir vakit sonra yan komşunuza geçer gibi onların sayfalarına geçiveriyorsunuz.Bu yan komşular Amerika'dan,Almanya'dan,İstanbul'dan,Antep'ten,Ankara'dan,Antalya'dan olabiliyor.Teknolojinin bu yüzünü çok seviyorum....

Çok şey öğrendim blogdaşlıktan.İlk başlarda hayranlıkla izlediğim pastalardan ben de yapmaya başladığımda kendimi öyle iyi hissettim ki.Kursa gittim.Farklı bir alanda sarfettiğim gayret;bana hep sonsuz bir destekle omuz veren insanlara dönüştü.Bu yüzden de kendimi çok ama çok şanslı görüyorum.Etrafımda kadir kıymet bilen,bana hiç düşünmeden el veren herkese sonsuz teşekkürler....Aklım erip,gücüm yettikçe buralardayım....

21.11.2007

İNCİ KOLYELİ KADIN....

Hani bir film var bilir misiniz?İnci Küpeli Kız diye.Bu pastayı yaparken hep o filmden kareleri hatırladım.Hatta kitabı,hatta hâlâ gizemler içeren bir de tablosu var İnci Küpeli Kız'ın.17 yaşlarında bir hizmetçi kızın kulağına iliştirilmiş hem de evin hanımına ait bir çift inci küpenin yıllar sonra bile ait olmadığı bir insana bu denli yakışmasının ve büyüsünün bir çığ gibi büyüyerek benim bile üzerimde bıraktığı etkiyi hayranlıkla,filmi de huşu içinde izlemişimdir.Nereden nereye...Bir kadının boynunda,asaletle salınan bir dizi inci;bir başka kadın için hayal dünyası kapılarını aralayabilir mi?Boynunda zerafetle ve bir su gibi berrak ve sizin onla ilgili hayaller kuracağınızdan bihaber ışıldarken herbiri ,o kadının adını duyduğunuzda aklınızın hiç de dikkate almadığınız kıvrımlarında şaha kalkmaya meyilli durabilir mi?Aralayabilir ve durabilir arkadaşlar.Tüm güzellikler de zaten bu aşamada başlamıyor mu?Bende başlıyor.....

Doğumgününü dün kutlayan inci kolyeli kadınımız için onu böyle anımsamam ne kadar sürpriz oldu bilemem ama ben su gibi dupduru incileri beyaz,kahve,pembe,sarı arası dolanan bu tene dizerken çok keyif aldım bilinsin isterim... Filmin sonunda ressam,evden gitmek zorunda kalan hizmetçi kıza eşine ait bu bir çift küpeyi hediye olarak ulaştırıyordu.Tesadüfe bakın ki,kolyesini boynunda ilham kaynağı ettiğim kadına da bir çift inci küpe ve bir o kadar zarif yüzüğü ulaşmak için yollarda....

Ve o kırık aşk öyküsünün bir tek karesi de....

16.11.2007

DAMLA ÇİKOLATALI MİSKET KURABİYELER


Annemle babam uzun süreliğine burada olmayacaklar.Çok ama çok istedikleri bu gezi için az bir vakit sonra kutsal topraklara uğurlayacağız onları.Bu arada eş dost yanlız da bırakmıyor.Çok yoğunlar son günlerde.İşte bu kurabiyelerde misafirler için pişirilmiş ve benim ilk kez dün gece denediğim kurabiyelerim.

Tarif promosyon amaçlı Hamurişi Kitabı'ndan...Orjinali kuru üzümle yapılmış bu tarifi ben evde üzüm olmadığından mecburen damla çikolata ile yaptım.Gerçi oğlanların biri üzümlü lezzetleri sevmediğinden pek isabetli de olmadı değil.

Verilen ölçüden 29 adet kurabiye çıktı.Herbirini fındıkdan biraz irice yaptım ve 17 dakika pişirdim.Nasıl diyeyim,süper bir lezzet.İçinde toz şeker olmasından ağzınızda çıtır bir tat oluşuyor.Mahlep dolayısıyla da hem hoş bir koku hem de gevreklik söz konusu.Damla çikolataların her biri de ağzınızda patlayan çikolata bombacıkları gibi.Bizim eve bu ölçü az geldi haberiniz olsun;)Yarın izin günüm.1 ölçü daha denemeliyim....


MALZEMELER:
*200 gr.(1+3/5 su bardağı un)
*1,5 çay kaşığı mahlep
*1 çay kaşığı kabartma tozu
*1 çay kaşığı karbonat
*60 gr.margarin eritilmiş
*60 gr.toz şeker(1/4 su bardağı)
*135 gr.(3/4 su bardağı kuru üzüm) yarım su bardağı damla çikolata kullandım
*1 adet yumurta
-----------------------------------------
-Un,mahlep,kabartma tozu ve karbonat elenerek bir kaba alınır.
-Eritilip,ılıtılmış margarin ilave edilir.Kalan malzemelerde eklenip yoğrulur.
-Misket büyüklüğünde yuvarlanan hamur yağlanmış fırın tepsisine 4-5cm.aralıklı yerleştrilir.
-180 derece ısıtılmış fırında 10-12 dakika pişirilir.(Ben biraz daha irice yaptığımdan 17 dakika fırında tuttum.)
-Tepside soğutulup,servis edilir.


Cumartesinin Hamişi:Bu kurabiyelerde yine annemin misafirleri için yaptığım birazı çikolata sosuna batırılmış damla çikolatalı kurabiyelerden.Alternatif olsun istedim...

13.11.2007

DOĞA PASTA ve MERAKLI ZÜRAFA;)

Resim defterimin neredeyse tüm yaprakları buna benzer manzaralarla dolardı benim.İlla çok uzaklardan gelen bir ırmak,üzerinde bir köprü,çayır çimen hatta her ne kadar burada yoksa da dumanı tüten bir ev.A aaa bir de çeşme yapardım hep.Bak onu unutmuşum:(Annemiz,kızımın adı Doğa.Doğa temalı bir pasta olsun deyince aklıma hemen çocukluğumun resim defterleri geldi ve tabii ki o manzaralarım.Ben de şeker hamuru ve hamura hakimiyetim yettiği oranda modellemeyi yapmaya çalıştım.Detayları diğer pastalarımı anlatırken anlatmayı düşünüyorum....İlk kez bir pastamı kreşe götürdüm.
Yani
MERAKLI ZÜRAFA'ya;)
Benim bu küçük ilçemde böyle hoş yerlerin olması çok onur verdi bana.Gençlerin okumak için çıktıkları yolculuklarında,birikimlerini doğup büyüdükleri yerlere aktarmaları yarınlar için çok umut verici.İzin alarak bir iki kare fotoğraflamayı da ihmal etmedim.Çam ağaçlarına sırt vermiş,dubleks ev o kadar hoş ve temizdi ki çocuk olası geliyor insanın....Herşey çok ince ve özenle seçilmiş.3 öğretmen hanım eşliğinde çocuklarla ilgileniliyor. Ben en çok bu tabureleri sevdim.Hatta resmi gören bir arkadaşım"Aaaa ne güzel modellemişin bu tabureleri"deyince şeker hamurundan yapılmış modellemelere çok benzediğini farkettim.İlahi!!
Bu minyatür lavabolarda pek cici.Bayıldım....

İdealist gençlere ve fikirlere herzaman ilgi duymuşumdur.Bu işletmeyi açan gençleri de yürekten tebrik ediyorum.Yolları açık olsun....

10.11.2007

DİLE KOLAY...30 YIL...

Kimbilir nerede ve nasıl tanıştılar?Muhtemelen çöpçatma işlerini pek seven bir büyük onları birbirine uygun gördü.Ya da ne bileyim bir düğünde bir kez gördüler birbirlerini.Sevdalandılar..Gerisi çok uzun bir hikâye.....Delikanlı kahverengi takım elbisesini giyiverdi....Gelin hanım kara saçlarına ak duvağını....Kırmızı güller tutuşturdular eline,bahçeden koparılmış tazecik.Saçlarını ardına toplayıverdiler ama ne toplamak.Tek tek saç tellerini nezaketle taradılar ve ardına inci bir toka...Yanyana geldiklerinde öyle mutluydular ki.Elele tutuşmanın ayıp kaçtığı o günlerin sevdası daha güzel yaşanamazdı. İki kız çocukları oldu.Yer yurt edindiler Urumeli de...Ammavelakin dost-kardeş,vatan bildikleri yerlerden gidin dediler onlara birgün.Gitmezseniz bizim şartlarımız geçer ona göre diye de ürküttüler.Huzurları kaçtı.Adları prosedüre uyduruldu.Hummalı bir kimlik savaşıydı bu verilen.Çok düşündü kahverengi takım elbiseli genç adam.Gidip de dönmemek vardı.Sil baştan vardı.Yokluk,zorluk,çile,gurbet,hasret ama kalırlarsa da zulüm vardı.Küçük kızlarının bile fikrini aldı.Bulgar evsahibine sarılıp vedalaştılar ağlaşa ağlaşa...Halkların bir kini garezi yoktu ki,bu ardniyet de niye?Diye diye düştüler öz vatan yollarına arda kalan baba,ağabey,konu komşu olsa bile.Ve sil baştan başladılar hayatı dokumaya şehrimde.Onca yıl sonra sıfırdan.Çalışıp didinip gün gelip özvatanlarında bile horlanarak yer edinmeye çalıştılar....Üzüldüler.İçerlediler.Oralarda Türk diye,buralarda göçmen diye hırpalandılar ama durmadılar.Çok çalıştılar.Geldikleri yerler disiplin,çalışma azmiyle donatırdı insanı ta küçükten.Bu öğretiyi hayatlarında hep en önde bildiler...

Ve o 2 küçük kız büyüdü.Evlendi...
Büyüğü onların bu özel günlerini organize etti sevinçle,merakla....

Şu sıralar yılların kocaman kocaman sayılarla peşimden geldiği işlere imza atmakla meşgulken kanaviçe işli bir yastığın geçmişe nazire edişi yerli yerinde midir bilemedim açıkcası.Benden böyle bir detay istenmemişti.Ama yine de sırf içimden geldi diye bir yastık işledim onlara kırmızı saten başlıklı.

"Bir yastık da 30 yıl"

hesabı...

8.11.2007

KEŞKE TÜM VEDALAR BÖYLE OLSA.....

Hani hepsinin içinde böyle kadir,kıymet bilen vefa yüklü yürekler olsa. Herkes birbirine hep dün gece ki gibi güzel baksa.Ya da ben öyle bakıp gördümse eğer hep öyle güzel bakabilsem etrafa.Hep böyle gülsek,katılasıya.Ben saat gece yarısını göstermeye yakın espriler patlatacak kadar dipçik olabilsem.Yeşim bana söylense yine."Eşşek Hülya!!Niye pastanızı yazarken benim sizi aradığımı,azimle kurabiyelerimi burduğumu yazmadın sayfanda"dese.Ben de "Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz hesabı"konuyu buraya ne alaka usulünden bağlayabilecek kadar cevher;) yüklü olduğumu bu satırlarla paylaşabilecek o gücü hep bulabilsem kendimde.Sırf canım'ın gönlü olsun diye...Arabaya binerken topuklu afilli pabuçlarımın isyan edişinden Sürahi Hn.gibi yürüsem ve yine katıla katıla gülsek.Yarı pastacım Dilek;tüm asaletiyle arabanın arka koltuğuna binerken ben cengaver bir koruma edasıyla onun kapısını kapatsam.Ardından espriyi.Ve 3 kokoş kadın arabada katıla katıla yolları katetsek.Hep.Her daim....

Gitmeler böyle hüznün kıyı köşe bucak bucak kaçtığı hallere bürünse her daim...Aslında hayat böyle olsa.Vur patlasın çal oynasın.Ayağımı acıtan topuklunun ince sızısından öte geçmese vedalar,hüzünler.Yorulduğuna değse mesela emek..
Her zaman allanıp pullanıp gelse karşımıza aynı gelin başı hafifçe dağılmış pasta gibi....Ama olsun varsın.Gönlümüz bir olsun mesela....
Herşey Sevgi'yle başlar.

Bu yazının ana konusu da
Sevgi
adında bir kadın aslında.
Bir kadın düşünün.Mağrur,hanımefendi,akıllı,sakin,olgun,dimdik,toparlayıcı,söz dinleyici,yardımsever,paylaşımcı,özü sözü bir,iyi anne,özel eş,vefalı arkadaş,sizi düşünerek(sırf yoruluruz diye)tüm gece uykusu tedirgin olacak kadar hassas,insan hem de.23 yılını koskoca bir şirkete vermiş genç yürekli,güzel bakan,
güne-bakan.......
Bir kadın....

Onca şey onun hatırına.Yüzü suyu hürmetine.Biz belki pastayı yaparken görünen 2 kişiydik ama geride o kadar koordineli bir çalışma vardı ki sayfalar alacak türden değil.Ne güzel güçlü bir etkidir ki bu yıllar sonra size böyle emek verecek sevdikleriniz oluşuyor çevrenizde.Dilerim bu sağlam duruşunu kendine çok yakıştırdığım Sevgi'min;emanet almaya çalışacağım doğru yönü ben de hiç eğreti durmaz....Herşey ama herşey o mutlu olsun diyeydi....Herkes kendinden birşey kattı...Hesapsız kitapsız...Masamız 23 yıl gibiydi.Upuzun......Tatlısı,tuzlusu,ekşisi,acısıyla.......Ve hayat...

Bazen kapkara gelir insana.Sonra durulur hayat.Karalar kahveye dönmeye yüz tutar.Hatta kırık beyaz,ekru olur aralarda hayatın bir yüzü.Ve bazen ve gönül hep ister ki uçuk bir mavi olsun yaşam.Umut,huzur misali.Umutlar kalplerle,sevgiyle sarıp sarmalansın her daim.Ve üstüne şık bir o kadar ağır bir fiyonk atılsın hayatın.Gönlü olsun....


MUTLULUKLAR...


temennisi olsun herkesin hayattan ki,o da size mutluluk versin....Bu pasta böyle söylemlerin pastası oldu işte.Pastaların dili,yüreği var mı demeyin lütfen.Var....Onlar da dile gelir sessizce.... Pembe deftere,pembe kalemlerle,pembe duygular yazıldı.

Gülündü...Sevinildi...Bundan sonrası da hep böyle olsun diye....

7.11.2007

ORGANİZE İŞLER BUNLAR.....

Acaip organizeydik;)Bir gece önceden 100 kişilik pasta için Dilek'le ayrı ayrı kollardan çalışmalara başladık;)O 40 kişilik,ben 60 kişilik pandispanyaları pişirdik... Dün 19 00 sularında labaratuvara çevirdiğimiz benim evin mutfağında inanılmaz organize çalıştık.Hatta söylemeye ne hacet bakışlarla anlaştık büyük bir aşkla.O pişirdi ben yıkadım,ben kremaladım o ardımı topladı.Ne aşk ama!
100 kişilik yok yok 110 kişilik koca bir tencere dolusu dolgu kreması....Azimle ve büyük bir hünerle açılan hamurlar....Son anda karar verdiğimiz ekstra sürpriz pastanın modellemesi derken.... 01 30 gibi hüzünle;)
birbirimize veda ettik.Kanlı gözlerimiz,pejmurde halimizle çok bizbizeydik canım...

Ama şimdi ayıldık ehh iyice de gibiyiz...

Yalnız akşama dipçik gibi olacağımızın şimdiden garantisini verebiliriz bizi sevenlere....Söylemesi ayıp bir eğlenceye davetliyiz de....

2.11.2007

UTKU'NUN GS PASTASI

Şu pasta işinde bir prensibim var benim.Pastanın sahibi,pastasını görmeden sayfamda yayımlamıyor(d)um.
Utku 1 saat kadar öncesi pastasına kavuşunca ve hatta buzdolabının kapısını açıp önünde oturmaya başlayınca yarını beklememe gerek yok dedim kendi kendime.Utku 11 yaşını GS.'ın ilk 11'iyle yarın öğle kutlayadursun ben sizinle ayrıntıları paylaşayım....

Pasta 20 kişilik.Böyle bir pasta için 28cm.çember kalıp kullandım.Kakaolu pandispanyam aynı tarif olduğundan detaya girmiyorum.Sadece 3 yumurta+10 kaşık şeker,10 kaşık un ölçüsünü bu kalıpla 3 katına çıkardım.Yani;

*9 yumurta
*30 yemek kaşığı şeker(500gr)
*30 yemek kaşığı un
*3 yemek kaşığı kakao
*3 pk.kabartma tozu
*3 pk.vanilya

Ara krema olarak Nergis Pasta'da ki ara istendi dolayısıyla vanilyalı krema+muz.Yalnız krema ölçüsünü de 1,5 katı arttırdım.Bu da;
*1,5 su bardağı toz şeker
*2/3 su bardağı nişasta
*3 yemek kaşığı un
*3 yumurta
*4,5 su bardağı
*1,5 pk.vanilya
*1 pk.krema(krema ölçüsünü arttırmadım.Bu şekilde kıvam ve lezzeti gayet iyiydi)
---------------------------
-Şeker,nişasta,un tencerede kuru kuru karıştırılır.
-Süt ve yumurtalar ilave edilip iyice çırpılır.
-Ağır ateşte karıştıra karıştıra muhallebi kıvamına gelene kadar pişirilir.Ocaktan alıp vanilya ilave edilip çırpılır.Ağzı kapalı olarak soğutulur.
-Krema eklenir tekrar pürüzsüz bir kıvam alan dek çırpılır.

Futbolcu milleti zordur;)E ekmeğini bu işten kazanan bir eşe sahipseniz ne demek istediğim anlaşılır;)
Sanki bu minik adamlar da bunu desteklercesine 11'i birden forma,şort,saç,yüz,kaş,göz,hele çorap,bacak,eller derken çok yordular beni.İlk gece kalıplarla yapmaya çalışsam da modellemeleri pek keyif alamadım açıkcası.Olmadılar.Ertesi akşam 11 genç adamın anlaşmalarını genel kurulu bile toplamadan;)feshedip bu yeni transferleri yaptım.Manager olarak eh pek de fena bir iş çıkardığım söylenemez.Öyle ya şampiyonluk kupası arkada beni destekler gibi durmuyor mu?